Gelişmiş ülkeler 1980’lere kadar arzı etkileyen ve fiyatlar üzerinde doğrudan etkili olan
desteklemeler yoluyla büyük bir tarımsal üretim hacmine erişmişlerdir. Bu dönemde tarıma girdi
sağlayan ve tarımsal ürünleri işleyen şirketlerde de büyük bir yoğunlaşma oldu. Çoğu ABD’li bir
kısmı da Avrupa Birliğinden az sayıda şirket bu alanları kontrol etmeye başladılar. GATT-1994
Uruguay Turu Tarım Anlaşması ile ülkelerin tarıma sağladıkları destekleri azaltmaları ve
gümrüklerini indirmeleri kabul edildi. Bu yıllara kadar az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler
karşısında büyük bir güç biriktirmiş olan gelişmiş ülkeler ise anlaşmada söz verdiklerini büyük
ölçüde yerine getirmediler. Buna karşılık gelişmekte olan ülkelerin tarım politikaları yapısal
uyarlama politikaları ile büyük ölçüde etkilenmiştir. Türkiye’de de işler benzer şekilde gelişti.
Özellikle 2001’de imzalanan Tarımsal Reform Projesi ile fiyatı etkileyecek destek politikası yerine
doğrudan gelir veya prim gibi politikalar uygulandı. Seksenli yılların ikinci yarısından itibaren
tarımsal KİT’lerin özelleştirilmesi ile boşalan alana yerli veya yabancı tekeller yerleşti. Bu
politikaların sonuçları ise olumsuz olmuştur. Tarım ürünleri dış ticareti açık vermeye, iç ticaret
hadleri kötüye gitmeye başladı. Bir çok tarla bitkileri ve hayvansal üretim ya durakladı ya da
geriledi. Yalnızca meyve ve sebze üretimlerinde artışlar sürmektedir. Ancak meyve ve sebze
üretiminde de büyük şirketlerin piyasa hakimiyeti fiyatları geriletmekte, anlaşmalı tarım çiftçilerin
kendi toprağında ücretle çalışan proleterlere dönüşmesinin aracı olmaktadır.
Makalenin devamı: http://www.zmo.org.tr/resimler/ekler/2fcc8cfe1fa4c77_ek.pdf